31 Ağustos 2013 Cumartesi


YARGILAR

Yargıladığımız her  şeyin aslında kendimize söylediğimiz yalanlar olduğunu bilsek acaba nasıl davranırız?

-          Ben zaten evlenmek istemiyorum, evlenenlerin hepsi mutsuz

-          Beğenen böyle beğensin, ben kilolarımla mutluyum

-          Yalanı sevmem, seveni de sevmem

-          Kazandığım para bana yetiyor daha fazlasının anlamı yok..

Gelin birlikte bakalım; bir kadın düşünün, eğitimi, fiziği sizin kafanızda canlandırdığınız gibi olsun. Sizce bu kadın evlenen herkesin mutsuz olduğunu düşündüğü için mi evlenmek istemez yoksa ilişkilerinde başaramadığı bir şeyler olduğu için mi?

Kilolu kişiyi canlandırın gözünüzde, istediği kıyafetleri alamıyor, aynaya baktığında mutsuz oluyor, kendi kendini beğenmezken gerçekten kiloları ile mutlu mudur?

Yalanı sevmeyen biri neden bunu belirtme ihtiyacı duyar? Gerçekten söylemek istediği acaba yalan söylediği zamanlarda kendini sevmemesi olabilir mi?

Daha fazla anlamsız bulunan paranın acaba başaramama korkusu ile  bir ilgisi var mıdır?

Sadece bir bakış açısı sunmak istiyorum çünkü dışarıya bakıp rahatsız olduğumuz şeyler kendimiz ile olan ilişkimizi düzeltmemiz için ciddi ipuçlarıdır aslında. Evet konuşurken karşımızdakileri bunların doğru olduğuna ikna edebiliriz. Gerçekten evlenmek  istemediğimize, kilolarımızla mutlu olduğumuza , yalanı ya da parayı sevmediğimize inandırabiliriz insanları bu sorun değildir. Peki ya içimiz? İçimizde kendimize yeterince dürüst olmadığımız zaman sizce ne olur? Neler olmaz ki?

Öncelikle kendimize yalan söylemeye başlarız,  aslında mutlu bir evlilik ya da formda bir vücut istediğimizi, ara sıra yalan söylediğimizi ya da parasız kalmaktan korktuğumuzu kendimize itiraf etmedikçe  evli, vücudu güzel ve para kazanan insanlarla sorun yaşamaya onları yargılamaya devam edeceğimiz bir gerçektir.

Kendimizi inkar bu kadar güçlü olduğunda, içimizdeki ihtiyaçları bu kadar duymazdan geldiğimizde hayatı  ciddi bir biçimde karşımıza alır ve mücadele ederiz. Yani içimiz ve  dışımız bir savaşa girer  ve bu savaş boyunca hem içimize zarar veririz hem de dışımıza. Hastalıklar belirmeye başlar, kazalar ve şansızlıklar yakamızı bırakmaz. Biz kendimizden  kaçtıkça içimizdeki bir şey bizi yakalamaya ve “Saçmalama, kendine yalan söylemeyi bırak artık” demek için kovalamaya devam eder. Kaygılar, endişeler artar.

Çok basit bir şey ile başlamıştır her şey oysa, küçücük bir yargı küçücük bir yalan.

Elbette dışımızı görüp yargılamak her zaman daha kolaydır ama bir düşünün  gerçekten dışarıda görüp yargıladığınızın kendiniz olduğunu bilseniz bu kadar kolay olur mu eksik bulmak, beğenmemek?

Sadece bunu fark edebilmemiz bile hayatımızda çok şey değiştirecek emin olun. Şimdi başlayın kendinizi yakalamaya ve sormaya. Bir an durun ve deyin ki “Acaba ben bunu neden yargılıyorum”. Verdiğiniz cevaplar en güzel aynanız olacak ..

Yargılamayı ve kendimizi kandırmayı bıraktığımız anda enerjimizi kendimize harcama fırsatımız olacak ve  isteklerimizi hayatımıza birer birer gerçekleştirmeye başlayacağız. Kim ne yapmış ne etmiş ile ilgilenmeyi bırakıp” ben ne yapıyorum, ne yapmak istiyorum” la ilgilenmeye başlayacağız. Başka hayatlar o kadar önemli olmayacak artık çünkü bizim önümüzde kendi hayatımız olacak, bakacağımız şey kendi mutluluğumuz ya da mutsuzluğumuz olacak. Dışarıda gezinmeyi bırakıp içimize döndüğümüzde kendi gerçeğimizle karşılaşma, kendimizi görme fırsatımız olacak.

Kısaca başkalarını yargılamayı bıraktığımızda  kendimize yalan söylemek ve olanı biteni kontrol etmek  gibi büyük bir yükten kurtulacağız. Değmez mi?

Yargısız günler..

 

 

 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder