30 Ağustos 2013 Cuma

KAPILAR VE TERAPİ
Hemen her kültürde olduğu gibi bizim kültürümüzde de psikoloğa gitmek deli işidir. Psikoloğa giden kişiye aciz, sorunlu ve yazık gözüyle bakılır.
Oysa yardım almaya karar vermiş kişi kendini ve yaşadıklarını kabul etmiş kişidir. Yaşadığımız sorunu kabul etmek kolay bir süreç değil, özellikle de hepimize “güçlü olmak sorunsuz olmaktır” gibi bir bilgi yüklenildiğinden kişinin sorununu kabul etmesi zor olmaktadır.
Terapi sürecine baktığımızda kişilerin kendilerine kapı açtıklarını görürüz. Önemli bir iştir kendine kapı açmak, kapının ardındakileri görüp kabul etmek.
 Kişinin istemediği yönlerini görüp  ‘Bu ben değilim’ demesi bilindiktir aslında  zor olan sevmediği yönleri  görüp ‘Bu benim’ diyebilmektir. Ondan sonra başlar asıl büyüme süreci..
Kapıları açmadan ve ardındakiyle yüzleşmeden güdük kalır bir yönüyle hep hayat ,  kendimizden parçaları arkamızda bırakıp devam etmeye benzer.  Yürüdükçe azalırız. Arkamızda bıraktığımız, koparmaya çalıştığımız parçalarımız da bilinmeyi ve kapılarının çalınmasını ister.
Olmazsa ne olur? Onlar bizim kapımızı çalar ve çözmemiz için bir dolu sorun yaratırlar.
‘Nasıl oldu anlamadım’ ile başlayan pek çok sorun cümlesi duyarız gün içinde. Baktığımızda sorun kendini anlatmaya çalışmıştır aslında. Bozulan ilişkilerle, sinyal veren sağlık sorunlarıyla, nedeni anlaşılamayan kaygılarla sorun “Gel benim kapımı çal” demiştir. Ama kapı çalmak deli işi olduğundan uzun süre beklenmiş, yok sayılmış ve büyümüştür.
Terapiye gelen kişi sorunun kapısını çalan kişidir, o cesareti gösteren kişidir. Ve süreç sonunda karlı çıkandır. Çünkü kapıların ardındakini görmüştür, özgürleşmiştir..
Elbette bu da bir seçimdir ve sorununu çözmeye ya da ertelemeye karar verecek olan kişinin kendisidir.
Hayata kapılarını kapatmış hapis insanlar da olabiliriz, kapının arkasındakileri görüp kendimizi özgür de kılabiliriz..
Seçim bizim..
Daha az göster

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder