30 Ağustos 2013 Cuma

DUR! ORADA SINIR VAR…    
“Neden bana böyle davranıyorlar? Bunu yapmaya hakları yok!! Ne yapsam değişmiyor sanki beni mutsuz etmekten zevk alıyorlar, bıktım artık…Hiçbir şey yapmak istemiyorum, sanki onlar dünyanın efendisi ve istedikleri her şeyi yapmaya hakları var.. Yeterrr..Yapabileceğim hiçbir şey yok..Buna gücüm yok biraz kendimi toparlıyorum başa çıkabilirim diyorum sonra hep aynı”
Nerede başlıyoruz? Nerede bitiyoruz?  Başkaları nerede duruyor?  Bizim sınırlarımızı ne kadar geçiyor? Daha da önemlisi sınırlarımız var mı?
Kendimizi ve çevremizi öğrenmeye başladığımız andan itibaren sürekli bir bilgi ve emir bombardımanına maruz kalırız..
Bu böyledir!
Şunun en doğrusu benim bildiğimdir!
Bunu yap yoksa kötü kız/erkek olursun..
Durup düşünmeye acaba gerçekten böyle mi diye sorma gibi bir lüksümüz yoktur çünkü çocukluk yıllarında bize verilen her şeyi sünger gibi emen bir zihin yapısına sahibiz hepimiz..
Bu süreçte hepimiz eşit sayılabiliriz..Zaman geçtikçe yaşamlarımızın getirdiği koşullar bizi bu konuda farklılaştırır. Kimimizin sınırlarının geçildiğini anlayabilmesi için ciddi zararlar görmesi gerekir..Hayır deme hakkını kendimizde görmeyiz, dışarısı ne dese haklıdır..Sanki başkasının iki dudağı arasında yaşar ve anlamlı oluruz..Katı anne baba tutumları bu sınırları belirleme de büyük rol oynar..Sen yapamazsın, Sen edemezsin dendikçe gerçekten güçsüz olduğumuz inancını geliştirir ve dış dünyaya karşı kendimizi koruyamaz hale geliriz.  Dışlanmaktan, yalnız kalmaktan korkarız çünkü tek  başımıza koca bir hiçizdir.. Taviz vermeye başlarız..İstemesek  de yapar, mutsuz olsak da katlanır, dayanırız. Ta ki bıçak kemiğe dayanana kadar..Çevremiz ile ilişkiler patlak verdiğinde de kendimizi nasıl savunacağımızı, nasıl koruyacağımızı bilemez bir halde kalakalırız..
Bazen de durum tam tersidir..Sınırlarımız öyle katıdır ki kimse yanımıza yaklaşamaz, kimse bizden bir şey isteyemez..Biz en güçlüyüzdür, en haklıyızdır, en enizdir… Dediğimiz her şey dünyadaki tek doğrudur, bulduğumuz her çözüm doğru ve yerinde çözümdür ,küçük dağların hepsini de biz yaratmışızdır. En çok bizim ihtiyaçlarımız önemlidir, dünya bizim için yaratılmıştır diğerleri de sadece figürandır. Herkes bizim gibi düşünmek ve bizim dediğimizi yapmak zorundadır. Aksi halde onlar işe yaramaz vakit harcamaya gerek yoktur.
Baktığımızda her iki duruşunda altında yatan temel bir güç/ güçsüzlük sorunudur..Her iki tutumda da tam olarak kendi gücümüzün farkında değilizdir, kendimizi ya olduğumuzdan daha güçsüz ya da daha güçlü görmekteyizdir.
Zordur bu sınırlarla yaşamak. Aynaya baktığımızda hep çarpıtılmış bir “BEN” görmek..Bir şeyler yapmaya çalışmak ama az kalmak  ya da fazla gelmek..


Peki ne olacak? Sınırlarımı nasıl koruyacağım ya da başkalarının sınırlarını nasıl fark edeceğim?
Önce kendimi fark etmeliyim..Ne istiyorum? İçim gerçekten bana ne söylüyor? Hayatımdaki sınırlar bana ne kadar yardımcı oluyor? Kimim?
Bu sorular cevabı zaman alacak sorular..
Ama cevapları buldukça sınırlarım sevgiyle belirlenecek, kendime ve diğerlerine zarar vermeden gerçekten temas edebileceğim. Şimdiye kadar öğrendiklerime bir de kendimi ekleyeceğim, beğenmediklerimi bırakacağım ve yeni bir ben yaşayacağım..Başkaları karışamayacak hayatıma ben de başkalarına hükmetmeyeceğim..Başkaları ezmeyecek beni ben de başkalarına güçlü olduğumu göstermek zorunda hissetmeyeceğim..Kendi içimde kendime göre bir dünyam olacak ve aynada kendime benim gözlerimle bakacağım.
Daha ne olsun..
Sınırlarını sizin belirleyeceğiniz ve diğerlerinin farkında olacağınız bir gün dileğiyle..
Daha az göster

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder